HÜR-SEN, BASK, BİRLEŞİK KAMU İŞ, KESK KONFEDERASYONLARI VE ASIM SENDİKASI’NIN BASKILARA KARŞI MÜCADELEDE BİRLEŞİYORUZ! ÇAĞRISINA İSTİNADEN GERÇEKLEŞTİRİLEN BASIN AÇIKLAMASI;“BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ”
Şub 12 2025

Değerli Basın Mensupları aracılığıyla kamu oyunun dikkatine sunarız;
Konfederasyon ve Sendikaların desteği ile gerçekleştirilen açıklamada sendika yöneticilerince hazırlanan ortak basın bildirisi katılım gerçekleştiren Genel Merkez yöneticileri tarafından belirli bir sıra gözetilmeden okunmuştur. Hürriyetçi Kamu Çalışanları konfederasyonu adına Basın Açıklamasını Hürriyetçi Ulaşım Sendikası Genel Başkanı ve Konfederasyon Genel Sekreteri Gürol TOKER tarafından okunmuştur.
Söze son dönemde Kamu Çalışanlarına uygulanan baskıların kabul edilemeyeceğini belirtilip, Çinlilerin beddua edecekleri kişilere yönelik olarak “tuhaf zamanlarda yaşa” derlermiş. Sanki bu beddua ülke vatandaşı ve kamu Çalışanı olarak bizlere yapılmış gibi hemen her gün tuhaf şeyler yaşıyoruz diyerek başlamış ve;
Bu “tuhaf şeylere”, MEB tarafından 29 Ocak tarihinde okullara gönderilen yazı ile bir halka daha eklenmiştir.


Biliyorsunuz bizler HÜR-SEN, Birleşik Kamu-İş, BASK, KESK konfederasyonları ve ASİM sendikası olarak ülkemizde tüm kamu çalışanlarının mevcut iktidar eliyle adım adım içine itildiği karanlık tabloya karşı Ocak ayının ilk haftasında bir araya geldik.


8 Ocak tarihinde gerçekleştirilen basın toplantısında; milyonlarca kamu çalışanına TÜİK tarafından açıklanan sahte enflasyon verileri ile %11,54’lük sefalet artışı dayatmasına karşı duyduğumuz tepkiyi ifade ettik. Hem yıllardır yoksulluk sınırına uzak açlık sınırına yakın maaşlarla içine itildiğimiz yoksulluğa hem de her boyutu ile güvencesiz, anti demokratik bir çalışma yaşamı dayatmasına karşı aldığımız ortak kararımızı kamuoyu ile paylaşılmıştır.


Bu dayatmaya sessiz kalınmayacağını göstermek, insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvencesi olan iş, güvenli bir gelecek talepleriyle kamu çalışanı 13 Ocak Pazartesi günü üretimden gelen gücünü kullanmış ve iş bırakmıştır. 13 Ocak iş bırakma eylemine sadece burada yer alan konfederasyon ve sendika üyeleri değil, başka sendikalara üye kamu çalışanları ile hiçbir sendikaya üye olmayan kamu çalışanları da katılım sağladığına değinilmiş. Eylemimiz tüm kamuoyunun gündemine otururken, eyleme katılsın yâda katılmasın tüm kamu çalışanları adına yaşanan sorunlara karşı verdiğimiz ortak mücadeleyi desteklemiş, takdir etmiştir. Yaşadığımız sorunlara kalıcı çözümler üretilmedikçe mücadelemizi büyütme kararlılığımız tüm kamu çalışanlarına güven vermiştir.


Ne yazık ki mevcut iktidar kamu çalışanlarının ezici bir çoğunluğu tarafından sahiplenilen taleplerimize yönelik somut bir adım atmak yerine yine hukuk dışı yöntemlere başvurmayı tercih etmiştir. İş bırakma eylemimizden 16 gün sonra Millî Eğitim Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından 13 Ocak iş bırakma eylemimize katılan eğitim çalışanına tebliğ edilmek üzere, ülkedeki tüm okullara bir metin gönderilmiştir. Diye sözlerine devam etmiştir.


Millî Eğitim Bakanlığından alınan Söz konusu yazıda bir taraftan kamu çalışanlarının sendikal haklarının “Anayasa ve uluslararası metinlerle güvence altına” alındığına dikkat çekilirken diğer taraftan iş bırakma eylemimiz “öğrencilerin eğitim hakkını engelleme” olarak nitelendirilmiştir. “Sendikal haklarınız güvence altında. Ama bu hakları başkalarının temel hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı şekilde kullanamazsınız” gibi bir laf cambazlığına başvurulmuştur. Lafı ne kadar dolandırırsa dolandırsın aslında mevcut iktidar milyonlarca kamu çalışanına MEB aracılığı ile aynen şöyle demiştir. “Sendikal haklarınızı güvence altına alan uluslararası sözleşmeleri de anayasayı da yasaları da bugüne kadar verilen Anayasa Mahkemesi Karalarını da Danıştay Kararlarını da içtihatları da hukuku da tanımıyorum.”


Değerli Basın Mensupları,
Tam da Millî Eğitim Bakanlığı yazısında ifade edildiği üzere kamu çalışanlarının sendikal hakları Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle, anlaşmalarla güvence altına alınmıştır. Burada sendikal haklarımızı, üretimden gelen gücümüzü kullanarak iş bırakmamızı güvence altına alan, ülkemizin altında imzası bulunan Uluslararası sözleşmeyi ya da iç hukuk mevzuatımızı, AYM ve Danıştay kararlarını uzun uzun açıklayacak değiliz.


Sadece bunların en temel olanlarına kısaca değineceğiz.


• Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11. Maddesi, sendika kurma ve sendikal hakları koruma ve geliştiremeye dönük grev hakkı da dâhil kolektif eylem haklarını güvence altına almaktadır. Türkiye bu temel sözleşmeyi tam 71 yıl önce onaylamıştır.


• Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 Sayılı ILO Sözleşmesine göre kamu çalışanları dâhil tüm çalışanların grev hakkı vardır. Söz konusu sözleşmeye göre kamu otoriteleri bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak müdahalede bulunamaz. Bu sözleşme ülkemiz tarafında tam tarafından 43 yıl önce onaylanmıştır.

• Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkına Dair 98 Sayılı ILO Sözleşmesinde grev hakkı emekçiler ve işveren arasındaki özgür toplu pazarlık hakkının ayrılmaz bir parçası olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu ILO sözleşmesi ülkemiz tarafından 1951 yılında, yani tam 74 yıl önce imzalanmıştır.


• Ülkemiz tarafından 25 yıl önce imzalanan Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve ülkemizde 1 Ağustos 2007 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı da çalışanların grev hakkını tanıyan diğer uluslararası sözleşmelerdir. Öte yandan Anayasamızın 90. Maddesinin son fıkrasında aynen şöyle denilmektedir. “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 madde) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”


Değerli Basın Mensupları,
Görüldüğü üzere bu ülkenin kamu emekçileri olarak bizlerin sendikal hak ve özgürlüklerini bu kapsamda grev hakkımızı tüm açıklığı ile ortaya koyan uluslararası sözleşmeler, antlaşmalar ortadadır.
Ülkemizdeki mevcut kanunlarla çelişmeleri durumunda usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmaların hükümlerinin esas alınacağına ilişkin anayasa maddesi de ortadadır. Öte yandan kamu çalışanları olarak bu ülkede, yaşadığımız sorunlara dikkat çekmek ve bu sorunların çözümünü talep etmek için bazen birlikte, bazen de ayrı ayrı üretimden gelen gücümüzü defalarca kullandık. Defalarca iş bıraktık, uyarı eylemleri yaptık.
Söz konusu iş bırakma eylemlerimize katılan üyelerimiz ve diğer kamu çalışanları hakkında zaman zaman soruşturma açıldığı da savunma istendiği de oldu. İstisnai olarak uyarı, kınama gibi disiplin cezaları ile de karşılaştık. Ancak Anayasa Mahkemesinden, Danıştay’ına, bölge idare mahkemelerine kadar tüm üst yargı organları bugüne kadar verdikleri yüzlerce kararlarda bu cezaların, soruşturmaların tamamen hukuksuz olduğuna hükmetmiştir.


Tüm bunlara rağmen yıllardır ülkeyi yöneten iktidarlara sendikal haklarımızı tanıma ve hukuka uyma çağrısında bulunmak zorunda kalmaktan utanç duyuyoruz. Ne yazık ki Millî Eğitim Bakanlığı 13 Ocak iş bırakma kararımıza ilişkin ülkedeki tüm okullara gönderdiği yazı ile, yıllarca ileri demokrasi, reform nutukları atanların 2025’in Türkiye’sinde geldiği yeri çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur.
Buradan hem Millî Eğitim Bakanlığı hem de siyasal iktidara bir daha sesleniyoruz. Bizler bu ülkenin kamu çalışanları olarak sizin iddia ettiğiniz gibi herhangi bir suç işlemiyoruz. Bizlere reva gördüğünüz yoksulluğa, sefalete ve güvencesizliğe itiraz ediyoruz. Bu kapsamda uluslararası sözleşmelerle, anlaşmalarla, anayasa ile güvence altına alınan sendikal haklarımızı kullanıyoruz.


SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZİ KULLANMAMIZI ENGELLEYEREK ASIL SUÇU SİZ İŞLİYORSUNUZ!


Açın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 118. Maddesine bakın. Söz konusu madde de aynen şöyle deniliyor. “Bir kimseye bir sendikaya üye olmaması veya sendikadan ayrılması için baskı yapılması ya da bir sendikal faaliyette bulunmasını engellemek amacıyla cebir veya tehdit uygulanması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”


Dolayısıyla hakkını, hukukunu kullanan kamu emekçilerini tehdit etmek için uluslararası sözleşmeleri, anayasayı çarpıtmaktan vazgeçin.


İş bırakma eylemimizi “öğrencilerin eğitim hakkını engelleme” olarak nitelendirmek gibi garabetlere sığınmaktan vazgeçin.


Öğrencilerimiz de onların velileri de bu ülkede eğitim hakkını engelleyenlerin;
• Yıllardır eğitim sistemini bir yazboz tahtasına çevirenler MESEM gibi projelerle meslek lisesi öğrencilerini ucuz işgücü haline getirenler olduğunu biliyor.


• Tasarruf adı altında yeteri kadar temizlik personeli istihdam etmeyerek okulları çöp yığınına çevirenlerin, yaklaşık 70 bin öğretmen açığına rağmen hala asgari ücretin altında bir tutarla ücretli öğretmen çalıştırmaya devam edenlerin eğitim sistemine verdiği zararı bu ülkede herkes görüyor.


• Eğitim hakkını asıl engelleyenlerin, öğretmen alımlarında ayrımcılığın kapısını sonuna kadar açan mülakat hukuksuzluğunda ısrar edenler olduğunu tüm kamuoyu görüyor.


Milyonlarca yurttaş ve öğrenci bizim 13 Ocak’ta sadece kendi haklarımız için değil, öğrencilerin eğitim hakkı için de iş bıraktığımızı biliyor.


Ayrıca bu ülkenin yurttaşlarının ezici çoğunluğu hakkını, hukukunu barışçıl yollarla korumak için çırpınanları da hukukun da adaletin de kimler tarafından ayaklar altına alındığını da görüyor.
Dolayısıyla bilin ki kamu emekçileri olarak bizlere dayattığınız kölelik koşullarını asla kabul etmeyeceğiz.
Haklarımızın yok sayılmasına karşı hukuku, adaleti savunmaya devam edeceğiz.


Sadece kendi üyelerimizin değil, hangi sendikanın üyesi olursa olsun ya da bir sendikaya üyeliği olmasın tüm kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlüklerini, ortak taleplerini daha da kararlı bir şekilde, hep birlikte savunmaya devam edeceğiz. İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli iş, güvenli gelecek için, elimizden aldığınız haklarımızı tek tek geri almak için ortak mücadelemizi daha da yükselteceğiz.


Birleşe Birleşe Kazanacağız! Diyerek basın açıklaması bitirilmiştir.

Son Yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Hürriyetçi Ulaştırma Çalışanları Sendikası

Anasayfa » Kategorisiz » HÜR-SEN, BASK, BİRLEŞİK KAMU İŞ, KESK KONFEDERASYONLARI VE ASIM SENDİKASI’NIN BASKILARA KARŞI MÜCADELEDE BİRLEŞİYORUZ! ÇAĞRISINA İSTİNADEN GERÇEKLEŞTİRİLEN BASIN AÇIKLAMASI;“BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ”